HAYALLER VE HİKÂYELER -Dünya Kupalarının En Hazin Golü-

escobar11.jpg

Herkesin bir hayali ve hikâyesi var.
Herkesin bir hikâyesinin olduğunu anlatan bu sonuç cümlesi, bu nihâî yargı genelde, – yanılmıyorsam – hüsran yahut acı ihtiva eden bir keyfiyete sahiptir. En azından bana öyle gelir.
Esasen insanı konu alan bu yargının kapsadığı alan, belki de diğer bütün canlılar için geçerli olmalı. Ayağımızın altında basıp geçtiğimiz bir çakıl tanesinin, toprağa girmeye hazırlanan bir bitki tohumunun, sevimli bir ardıç kuşunun, katları saymakla bitmeyen bir gökdelenin, çöplükteki bir portakal kabuğunun, yaralı bir örümceğin de hikâyeleri var. İnsanın da öyle. Bunlardan en anlamlı hikâyelerse insana ait olanları. Düşünebilen, konuşabilen, gülebilen, karar verebilen, velhasıl başka canlılarda bulunmayan türlü melekelerin sahibi insanın hikâyesi, hikâyeleri vardır. Her hikâyenin işaret ettiği de her ne ise, benzer veya ortak özellikler taşır.
Hikâye, maziden kopup gelir. Onun adı bu sebeple hikâyedir. Bunlardan bazılarından başkalarının haberi olur, bazılarından olmaz. Habersiz hikâyeler çoğumuzun içimizde ısrarla yeşerttiği cinstendir. Onu sadece biz biliriz.
Onu hiç tanımam. Görmüş, tanımış gibi, yaşadıklarından şu an bana lazım olanlarını hayal ile tasvire çalışacağım. Hayal – kapasite fark etme ve hikâye üçlüsünü dikkate alacağım bunu yaparken. Çünkü bütün insanların birbirlerine benzeyen taraflarının, benzemeyen taraflarından daha çok olduğunu öğrendim. Çocukluğundan itibaren tanınmış bir futbolcu olmaya karar vermiş. Sürekli hayal kurmuş bunun için. Hayallerini kimselere çaldırmamış, hayallerinde indirim yapmamış, sen yetenekli bir futbolcu olamazsın diyenlere kulak asmamış hiç. Mahalleden arkadaşları evlerinde istirahat ederken o idmandan idmana koşmuş. Söylenenleri can kulağıyla dinlemiş. Hızlı koşularda midesi bulanmış. Sigara içmemiş. Saha kenarlarında, kendisine avaz avaz bağıran adamların bir bildiği var diye düşünmüş. Zaman zaman yedekte kalmış ama kimselere gücenmemiş. Delikanlılık çağında eğlenceli mekânlarda fazla zaman yitirmemiş. Teklif edilen transfer ücretlerini az bulma düşüncesi yaşamamış. Her işe aşırılıkların zarar verdiğini fark etmiş. Başarılı bir futbolcu olarak, yaşadığı darbeler ülkesinin milli takımına davet edilmiş. 1994’ün yazında yapılacak olan Dünya Futbol Şampiyonası için Amerika’ya gitmiş takımıyla beraber. Maçın birinde talihsiz bir şekilde kendi kalesine gol atmış.
Adı Andrés Escobar Saldarriaga (Mart 13, 1967 – Temmuz 2, 1994). Kolombiyalı. Futbolcu. Hayallerini gerçekleştirmiş biri. Birkaç gün sonra kendi vatandaşı olan bir futbol canavarı tarafından, kendi kalesine gol attığı gerekçesiyle, 2 Temmuz 1994 günü (Muñoz Castro adlı biri tarafından) öldürüldü.
Bu hikâyenin 2 Temmuz’a kadar olan bölümü, mezkur maç hariç, benim hayal ürünüm. Olayın 2 Temmuz’dan sonrasını biliyorum ve unutmadım.
Dünya kupası öncesi aklıma nereden geldiğini bilmediğim bir hikâyedir bu. Escobar nasıl bir kişilikti onu da bilmiyorum. Fakat gerçek olan, bir insanın hayallerini yakalaması, lakin başkaları gibi alışılmış olmayan bir şekilde hikâyesini tamamlamış olmasıdır.

~ tarafından Hayata Dair Notlar 29/01/2007.

Yorum bırakın